24 Temmuz 2014 Perşembe

KÜÇÜĞÜM DAHA ÇOK KÜÇÜĞÜM:)

Kim sevmez ki oyun oynamayı. Çocukların her saniye oyun diye tutturmasina şaşırmayın... İnsan her yaşta seviyor oyun oynamayı. Küçükken bebeklerini seven, büyüyünce anne olmayı seviyor bu yüzden.  Kamyonlar, spor arabalar, araba ile oynayan çocuklar, büyüyünce araba tutkunu olmuyor mu:) Hayatı Evcilik tadında yaşamak, tanıdıkmi size de. Muhakkak sorumluluklar değişiyor ama, içimizdeki çocuk hala oyun istiyor İşte... Pamuk şekerin ucuna ilişmiyor mu parmaklarınız, biraz daha toz pembe olmuyor mu hayatlarınız... Çarpışan arabalara binmek, uçurtma seyretmek... Hala masallar yok mu hayatlarimizda. İyi bir anlatıci bulunca inanmıyor muyuz bir masalın varlığına. Hatta kanmıyor muyuz anlatanin, aldatıciliğina. Evet öpünce geçmiyor belki ama, biz bile inanmıyor muyuz öpünce geçtiğine...
  Biz direniyorz büyümeye... ilk oyuncağimiz aklımızda bu yüzden.  Birazcik büyüsek de çocukla, çocuk olmak tam bize göre:)))

21 Temmuz 2014 Pazartesi

GÖNÜL BAHÇEM

Bu gün sizinle misafir tespitlerimi paylasacagim.  Misafirin çeşitleri vardır. Yatılı ya da yatisiz. Yemeğe ya da çaya. Zorunlu ya da senin de agirlamak tan mutlu olacağın. Misafirin kendi evimde gibiyim çeşidi en rahatıdir. Toz gördüm çeşidi sinir:) klozet kullanmam çeşidi düşündürür:) Teklifsizleri vardır bir de, çat kapı gelen, bence o da fena sayılmaz.  Ama tüm bu misafirlerin her biri ilk gün zor benim ıIçin. Bir stres olurum yani:) Ev temiz olmalı, derli toplu olmalı. Ocakta yemek, dolapta tatlı, alışveriş yapılmış, buz dolabı temiz. Yatiliysa eger yatacak yer önceden düşünülmüş, ütülü çarşaflar hazir:( yani ilk gün kosturmaca.
 Ama gelince misafir, tamam artık ev dağılabilir. Nasılsa Misafirin önünde dağıldı,  onunla toplaniverir yani:) Misafir, geldimi onlarla oturmak isterim. Ben öyle tin tin hizmetçi gibi etrafında oldum mu sinir oluyorum. O yüzden önceden her şey organize olmalı:) Misafirler içinde en rahat ettirmek istediklerim çocuklu anneler, bilirim onların hiç bir yere sigamadiklarini. Gidilen evlerde kendilerinden çok, çocukların üzerindeki ne zaman gidecekler bakışlarina aliskinlardir. Aman birseye dokunma anneleri, misafir likte hiç rahat değillerdir.  Ama durun işte, işte o misafir bize gönül rahatlığıyla gelebilir. Çocuğu aşırı saldırgan olmamak kaydıyla tabi:) Sakın dokunma eşyaları olmadığı için, her şey dokunulur bizim evde. İşte, ben o annelerle oturmaktan keyif alırım.  Evinde bile rahat edemeyen kadın, benim evimde olabildiğince rahat olsun, döküp sacsinlar sorun değil:) Siz misafirin hangi çeşidini seversiniz peki? Hangi çeşidindensiniz? Peki bizim evde rahat eder misiniz:) O halde buyrup geliniz:)

18 Temmuz 2014 Cuma

KANLI RESİMLER RESSAMI!

Ya Rab! Bu nasil bir kıyım, nasıl bir kaybediş insanlığıni. Bir sahne kurulmuş oyuncular daha çocuk. Ölümüne bir gösteri. Canavarlar bürümüş her yanı! Sahne Filistin! Rahat koltuklarımiza kurulmuş seyrediyoruz; bu bir tiyatro. Oruçlu ağzımizin harareti Coca Cola ile sönerken, sadece izliyoruz. Ya Rab, bu gözler şahit!  Ya Rab, bu gözler gördü! Bu zulmü gördüm, hiç bir şey yapmadım ya Rab!!! O bir oyundu, ama bebekler öldü! Evet gördü gözüm, işittim de! Hiç bir şey yapmadım ya Rab! Uyudum! Uyudum! .  Sadece bir an sayfamda paylaştım, beğeni aldım, duyarlı oldum!!! Ama duymadım ya Rab! Ben bu oyuna seyirci oldum. Kör değildim, kör oldum; ama şahit tuttum bakışlarımi. .. Evet daha iyisi yok diyerek aldım tüm İsrail mallarını! Kimse Coca Cola gibi yapamiyor diye!  Beyazlar hiç bu kadar beyaz olmamıştı diye aldım. Kirlenmek güzeldir derken, kendi kirlerini saçtılar üstüme; inandım, kandım! Ama şahit tuttum. Bebek katilleri, Danino'sunu yemiş yavrumu da zehirlediler! Ben uyudum. Şimdi üstat Necip Fazıl gibi, Yıkılasin diyorum,

Yıkılasin İsrail!!!

13 Temmuz 2014 Pazar

AKLIM HALA ÇOCUKLUĞUMDA

  Zaman, an lardan ibaret. İnsan bu yüzden, an i kaydedip saklama çabasında, böylece yasamin duygusuna olmasa da, görseline sahip olabiliyor. Biz yavaş yavaş ölürken,  makinamizin kadrajina sıgdirdigimiz hayatlar, birikiyor dijital ortamlarda. Bu depolamada bir an eksiliyor, bir yan artıyor.
   Çocukluğunda fotoğrafı az olanlardanim ben. Çocukluğum ki, en büyük yaşanmışlığim, kayıp bir fotoğrafta! Yalin ayak tırmanmaya çalıştığım, dev kayalar. Ben büyüdükçe küçüldü onlar. Ne zaman baksam o kayaya, küçük bir kızın ayak izleri, nafile çabalarla orada. Komşunun kızını defalarca islattiğimiz çeşme... O hatırlamasa da, hayalimdeki islak çelimsiz kız orada. Korkusuzca bindiğim at olmasada, minik ellerim atın yelesinde sıkıca...
  Ve yıldızlı bir gecede, hayır hayır! Çok yıldızlı bir gecede, ormanimdaki, ayilar uykuda! minik ayak izlerim buz tutmuş, karın üstünde,yalpaliyor bir sağa, bir sola. Ot taşımak için yapılan büyük bir kızak, en yakın yokuşta,  ve ben karın içine, dengesiz bir savruluşta. Hiç biri değil kayıt altında, hepsi koca bir hayal kadrajinda...

11 Temmuz 2014 Cuma

SİL SÜPÜR

Her günümüz güllük Gülistanlik değil bizim. Ev almış başını giderken ve ben çocuklara, yetemiyorum diye hayıflanirken. Vallahi iki çocuktan midir bilinmez,  ben bu mükemmel ev hanımligini beceremedim. Hayır yani evde diktatör havasıyla gezdiğim de oldu, ama her seferinde dağınık çekmeceler, yanlışlıkla dökülen yemekler, olmaması gereken yerde bırakılmış eşyalar tarafından püskürtüldüm:) Ben hazır da değilim böyle bir savaşa, sonuçta üçe karsi birim:) Eşim dağınık degil  ama çocuklar konusunda oldukça rahat. Bir şeye vakit bulsam diğer is kalıyor. Vallahi taktir etmek gerek bu işi oturtabilen kadinlari:) Sürekli tercih yapmak zorundayim. Ev işi mi, çocuklarla harika vakit mi. Bulaşık mi toplayayım, söyle güzel bir çay mi içelim.  Toz mu alayım, kitap mi okuyayim. Ben çocuklarla harika vakit geçirip, dağınık bulaşıklara demli bir çayla meydan okuyorum! Akşam yatmadan evi söyle bir derleyip toparliyorum mecbur.  Ama bu ev islerini kesinlikle zevkle yapmiyorum. Düşünün bir kere çocuklarınız yavaş yavaş büyüyor, okunacak kitaplar çoğalıyor, yapmak istediğim onca şeyi bir kaç saat ev mis kalacak diye feda edemem. Evimiz olabildiğince saade, eşya çok az. Eşyayı köle edinme çabalarım bunlar:) Koltuğa süt döküldü diye cinnet geçirmiyorum bu sayede:) İş yapmayı sevmesem de yukarida da belirttiğim üzre seviyorum temiz olmayı, bu konuda en büyük yardımcim; YARDIMCIM☺

7 Temmuz 2014 Pazartesi

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

Ölüm bir çocuğun gözünde nasıldır.  Saklanbaç gibi midir mesela? Annesini kaybeden beş yaşındaki Enes ne zaman anlayacak annesinin cennet kokusunun gittiğini.  Bir varmış, bir yokmuş diyince birileri, annesini mi hatırlayacak... Bir yokmus...! Heyecanla bekleyeni yokmus, bir varmiş diye başlayan cümlesi yokmuş. Bakmaya kiyamadiği sevdiğini getirecek annesi yokmus! Anne şefkati yokmuş!
  Ölüm yakınımizda dolaştıkça, görmezden geliyoruz. Aslında hepimiz, ölecek yaştayız!   Dua edelim, bir masalın ilk cümlesi kadar kısa olmasın hikâyemiz. Hazırlanmış beslenme çantaları olsun, fotoğraf albümünde mezuniyet balosu, sıkıca bir sarıliş olsun. İlk heyecanlari paylaşiş...Bir düğün dernek de sevgiliyi sevdiğine emanet ediş olsun. Bir torun kokusu olsun mesela. Rabbim daha geç ayirsin anneleri çocuklarından. Bir mezara çiçek koymak çok ağır.  Çiçeklerle gidilen evde şefkatli anne kucağı olsun... Minik Enes başın sağolsun...

6 Temmuz 2014 Pazar

HEP AZALDI!

Ötekilesme... Ben ve öteki... Ene, yani ben. Benin var olması için ötekilestiriyoruz. Tüketimin temelinde de var bu. Rekabet, enaniyet! Bencillik olmasa rekabet olur mu? Hep daha iyisini hakediyorsun mesajları, en iyisi olmalısın mesajları. Kendin ol diye diye, benzetiyorlar bizi kendi modellerine ve kendi modernitelerine...
Model adıgimiz kişiler değişmedi mi sizce de, çocuğun anneyi babayı, ya da kısaca birinci dereceden akrabayi model aldığı yıllar geride kaldı sanırım.  Öyle ya Hürrem sultan olmaya çalışan anneyi mi model alsın çocuk. Onun yerine Bihter olur daha iyi:) Minik minik kızları görüyorsunuz ağır makyajla kendinden emin! Hadise havasinda. Peki ne mutlu edecek bu nesli. Doyumsuz olmalarına şaşmamali. Dolaplar dolusu giysi arasında, giyecek hicbirseyim yok şükürsüzlüğü, bu nesilden çikti. Sistem varlık içinde ihtiyac üreterek, tüketim çılgın yapıyor bizleri.  Malum fitre, sadaka dağıtılıyor her ramazan.  Fitremizi beş ayakkabısı olana, bir altıncısı alsın diye mi vereceğiz.  Peki Afrika da pet şişeye ayağına geçirmiş insandan hiç mi sorumlu değiliz.  Bakın Çevrenizde maddi durumu kötü dediğimiz insanları da nasil tüketim yarışına sokmuş sistem. Bizler de görebilseydik keske, ihtiyacı olan alsın diye, şehrin değişik yerlerine konulmuş sadaka kutularini; ve ihtiyacı olandan fazlasıni almayan gerçek ihtiyaç sahiplerini! Keşke görmeseydik,  ben verdim, ben yardım ettim diyen, ilanlı zenginleri! Görebilseydik keske, "Gercek mülk sahibinin selami ile senin payını getirdim" diyen yüce insanları.
  Değişiyor her şey! Üzerindeki kıyafeti devlet büyüğüne yakistiramayanlara,- "Ben yönetimindeki insanlarin en fakirinin giydiğini giymezsem nasıl bu ülkeyi yöneten olurum." Diyen yüce insanlar gideli çok oldu!

4 Temmuz 2014 Cuma

SINANDIK

Yetişkinim artık.  Bütün o saçma sınavların hepsine girmis, yetismis, denenmiş ama yarı onaylanmış. .. Ben 7 yasindan beri secilme yarisindayim, bu yuzden komsunun kizi Ayse'den, Ömer'den iyi olmak zorundayim; Yoksa annemin uzuntusuyum, endisesi, hasedi... Arkadasimi sevmeden once, gecmeyi öğrettiler bana. İstedigim mesleği secemem. En populer meslektedir toplumun gozu. Hangi meslek mutlu eder onemsiz, nerede işe yararim! Seçilenim ben, seçemem! tercih yaparim, sistemin belirledigi tercihleri yaparim. Onlarin standardindamiyim, öyleysem seçerler, yoksa pek önemi yoktur harcadığım yilarin! Hayallerim mi, kim naapsin... Mesleğim den kalan zamanda yaparim asıl mesleğimi; hobi dir asıl mesleğimin adı. Çocuğumun kreşte bile ne öğrendiğine bakarım. Unuturum oyun çocuğu olduğunu, endiselenmem çocukluğunu yaşadı mi diye! endişem; ingilizce öğrenememesidir!
   Yapmayalım artık, biz yapmayalım! Bizim biriktirdiklerimiz mutlu etsin onları, bırakalım hobileri olsun işleri. Bırakalım komsu Selda beğenmesin mesleğini. İçimiz yanmasın çocuğu Tip Fakültesine girmis Ayşe' ye. Kocaman bir mutluluk olsun yüzümüzde.Kendi olsun yavrularımiz. Biz den almasinlar mutsuzluklarini!
  Cumartesi KPSS sınavına girecek tüm kardeşlerim.  Hayırlısı olsun hakkınızda denesinler bakalım yarıyor musunuz işlerine!

Allah yar ve yardımcımız olsun...

2 Temmuz 2014 Çarşamba

SABIR OLSUN

"Kalbime tunemis kuşlar uçuştu, cam kırığı gibi doldun içime".  Hüzünlüyüm ve hüznümün candan bir sebebi var:( Arkadaşlarım kıymetli benim. Birisini gerçekten seversem sınırı yoktur sevginin. Canım, degerim üzüldümu ben kahrolanlardanim. Üzüntüsü hakkında bile konusamayanlardan. O an teselli yok benim dilimde, kelimelerin anlamı da. Kalbine yerleştiyse keder sadece susmak var...Bizi böylesine kiran, neseyle gelmiştin! şimdi dilim suskun kalbim kırık, hüznüm, umuda açık olsada çok. Dua var dilimde, kederi dağıtan, umudu çoğaltan. Bir de hayra inancım. Ve biliyorum ki senin kalbin en kirilgani. güzel bir sabırla kalkacak kalbimizden bu ağırlık. Susarak birlikte yaşayacağız bu hüznü, ve biliyorum Rabbim kerim ve şait bu gidişe.